Eğitimde Bir Adım Ötesi
En son ne zaman sınırlarınız ihlal edildi? Neden ihlal edildi? Trafikte şeridinizi sürekli ihlal eden sürücülerle, konuşmanızı mütemadiyen bölen arkadaşlarınızla, istediği saatte size her an telefonla ulaşabileceğini düşünen velilerinizle, fikrinizi sormadan çalışma programınızı değiştiren yöneticinizle ya da her buluşmaya geç gelen dostlarınızla bir sınır ihlali probleminiz olduğu söylenebilir. Yaşadığınız tüm sınır ihlallerinin, bir başkasının “özgürlük” talebi nedeniyle olması ise çağımızın en yaman çelişkilerinden biridir. Özgürlük, istediğimiz şeyi istediğimiz zaman yapabilmekten ve tutkularımızın efendisi olmaktan ibaret bir yaşam tarzı değildir. Böyle bir tercih, kendinizin ve başkalarının sınırlarını alt üst etmeyi gerektiren bir tür başıboşluk durumudur. Oysa gerçek özgürlük, insanın özünden neşet eden bir yaşam biçimidir. Biçimin oluşabilmesi, anlaşılması için doğru çizilmiş sınırlara ihtiyaç vardır. Bu çizgilerde ve sınırlarda mahrumiyet varsa biçimden ve nihayetinde özgürlükten mahrum bir “yaşam mecburiyeti” vardır. Ancak hudutları ya da sınırları belli olan bir yaşamda özgürlük ilanı yapılabilir. Gerçek özgürlüğün ilanını yapmış bir fert, doğal olarak kendi sınırlarını bildiğinden, başkalarının sınırlarını da rahatlıkla görmeye ve bu sınırlara saygı duymayı öğrenmeye başlar. Bahsi geçen görme ve öğrenme süreci özgürlüğün bir biçim olarak daha özenli ve estetik hale gelmesini sağlar ve birlikte yaşama deneyimlerimizin niteliğini artırır.
Sınırları belirlenmiş özgür bir hayatın reçetesi elbette her insan için aynı olmayabilir. Çünkü her insanın karşılaşmaları, bağlamları, tecrübeleri farklılaşabilir. Fakat davranışları tutarlı, sorumluluk sahibi, huzurlu “özgürler” olmak istiyorsak sınırları çocukluğumuzdan itibaren öğrenmemiz elzemdir. Öyle ki insan olarak temel ihtiyaçlarımızdan biri bağ ve bağlantı kurmaktır. Beşerden insana yolculuğumuzda bizi biz yapan işte bu bağlar ve bağlantılardır. Doğru bağlar ve bağlantılarla örüntüsü oluşturulmuş bir yaşamda temel belirleyici doğru şekilde konumlandırılmış ve öğrenilmiş sınırlardır. Bu konumlandırma ve öğrenme sürecinde aileler başat role sahip olsalar da okullar ve öğretmenler de en az aileler kadar bu sınırların düzenleyicileri ve koruyucularıdır. Şüphesiz son yüzyılda eğitimde yaşadığımız tecrübe, insana sınırlarını koyarak özgürleşmeyi öğreten bir kazanıma dönüşemedi. Sanayi toplumunun ihtiyacı olan kitle eğitiminin tektipleştirici içerik ve yaklaşımları, insanın sınırlarının ve bağlarının kopmasına, kimlik ve şahsiyetinin buharlaşmasına neden oldu ve olmaya devam ediyor. Bu kopuş ve buharlaşma aynı zamanda kişinin kendine yabancılaşmasına ve tabii olarak öz saygısını kaybetmesine neden oluyor. Bugün her eğitim kurumunun ve öğretmenin bu yabancılaşmayı anlaması ve buna karşı insanın öz saygısını ve özgürlüğünü güçlendirecek sınırların oluşturulmasında yol ve yöntemleri belirlemesi hayatidir.
Özgürleştirici sınırları koyabilmek için gerekli yol ve yöntemleri oluşturmak bizatihi toplumsal mutabakat gerektirir. Çünkü bir kişinin ya da dar bir zümrenin sınırlara sahip olması çoğu zaman yeterli özgürlük alanını sağlamayabilir. Nihayetinde sınırlardan yoksun bir toplumsal yaşam, uçsuz bucaksız bir hakikat krizine dönüşebilir. Hakikatin tartışılır hale geldiği toplumlarda hemen her şey akışkan hale gelir ve ortaya çıkan belirsizlikler büyük toplumsal buhranlara ve güven bunalımına neden olur. Hatta ortaya çıkan bu belirsizliklerden beslenen ve bunu ticarileştiren oluşumlar meydana gelir ve güçlenir.
Eğitim, kişilerin yaratıcıyla, kendileriyle, toplumun geri kalan üyeleriyle, tabiatla, teknolojiyle ilişkisinde gözetecekleri sınırlar üzerinde oluşan toplumsal mutabakatı garantiye alan, aileden sonra en belirleyici kurumdur. Hız ve haz çağında teknolojik gelişmelerin edilgen tüketicisi olmayan , her türlü bağımlılık, ihmal ve istismara karşı yüksek farkındalık ve iradeye sahip, sınırlarını koyup koruyabilen özgür insanlar yetiştirmek istiyorsak eğitimciler olarak bu mutabakat üzerinde çalışmak durumundayız.
Nitelikli tartışmalar ve müzakereler yapılması için Türkiye’nin en özgün eğitim platformlarından bir haline gelen Eğitimde 1 Adım Ötesi, bu sene “Özgürleştiren Sınırlar”ı mercek altına alıyor. Birbirinden değerli konuşmalar, söyleşiler ve atölyelerle 23 Kasım 2024 tarihinde NUN Okullarında gerçekleşecek olan 4. Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesine bütün eğitimcileri bekliyoruz.
Geçen seneki zirvenin konuşmacılarını inceleyebilirsiniz
İnceleProgram
Kayıt
Açılış
Hoş Geldiniz Konuşması
Dr. Esra Albayrak
NUN Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu BaşkanıAçılış Konuşması
Prof. Dr. Yusuf Tekin
Milli Eğitim Bakanıİnsanın Engel Tanımayan Sınırları
Nacer Khemir
Yönetmen, YazarEğitim Serüveninde Özgürlük Sanrısı ve Sınırlar
Prof. Dr. Kemal Sayar
Psikiyatrist & PsikoterapistAra
Üretken Yapay Zekâ Öğrenmesi Çağında Okulda Sınırlar
Doç. Dr. Mustafa Otrar
AkademisyenDikkat: Sınır İhlali Var
Prof. Dr. Şule Alan
AkademisyenSınırlarla Aidiyet İnşası
Prof. Dr. Dursun Ali Tökel
AkademisyenAra - Yemek
Çalıştaylar & Deneyim Alanı
Sürpriz Etkinlik
Dijital Görgü ve Sınırlar
Prof. Dr. Nabi Avcı
Türk İletişim Bilimci, AkademisyenAra
Vücudumuzun Karar Mekanizması Nasıl Sınır Çizer?
Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu
Nöroloji UzmanıPanel: Serbest Çağrışım
Doç. Dr. Gül Esra Atalay
AkademisyenSevde Sevan Usak
Fotoğrafçı, SeyyahMehmet Yücel Atış
Yönetim DanışmanıHakan Akkaya
Milli SporcuRamazan Bingöl
Türk Mutfak Sanatları UzmanıAbdullah Tarık Ömeroğlu
GirişimciÖğretmen Ödülleri
Kapanış
Videolar
Galeri
Sayılarla 2023
1172
Başvuru
12
İlden Katılım
515
Katılımcı
26
Çalıştaylar
Bize Ulaşın
Adres: Elmalı Mahallesi, No:5/1, Riva-Beykoz Yolu, 34829 Beykoz/İstanbul
Telefon: (0216) 686 16 86
Mail adresi: [email protected]