NUN Eğitim ve Kültür Vakfının düzenlediği Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi’nin dördüncüsü, 23 Kasım 2024 tarihinde gerçekleştirildi. “Özgürleştiren Sınırlar” temasını merkeze alındığı zirvede, katılımcılara uzman isimlerin rehberliğinde yeni bakış açıları sunuldu. Yaklaşık 20 farklı ilden 700 kişinin katıldığı zirvede eğitimin merkezinde insanın olması gerektiğinin vurgu yapıldı.
NUN Okulları Beykoz kampüsünde gerçekleşen Eğitimde Bir Adım Ötesi Zirvesi, Dr. Esra Albayrak’ın hoş geldiniz konuşması ile başladı. Esra Albayrak, yaptığı konuşmada, sınır kavramının birey ve toplum üzerindeki etkilerini ele aldı. Konuşmasında, dijitalleşmenin sınır algısına getirdiği değişimler, gençlerde artan yalnızlık ve tükenmişlik hissi, siber zorbalığın etkileri ve doğal kaynakların hızla tüketilmesi gibi küresel sorunlara dikkat çekti. Sınırların özgürleştirici bir yapı sunduğunu belirterek, eğitimde sınır bilincinin önemine vurgu yaptı. Albayrak, öğretmenleri birer “sınır mimarı” olarak nitelendirirken, sağlıklı sınırların öğrencilerin karakter ve kimlik gelişimindeki rolünü öne çıkardı. Ayrıca, toplumsal birlikteliğin ve adaletin sağlanmasında sınır ahlakının gerekliliğine işaret etti.
Zirve, Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’in açılış konuşmasıyla devam etti. Tekin, sınırların bireylerin kişisel gelişimindeki rolüne ve özgürlüğün sınırsızlıkla karıştırılmaması gerektiğine dikkat çekti. Eğitimde sağlıklı sınırların, öğrencilerin sorumluluk bilinciyle özgürleşmelerine olanak sağladığını vurgulayan Tekin, toplumda bireylerin kendi sınırlarını belirlemesinin, toplumsal uyum ve huzur açısından kritik öneme sahip olduğunu ifade etti. Ayrıca, bireylerin yalnızca bireysel değil, toplumsal bağlarıyla da özgürleşmesi gerektiğini belirterek, özgürlüğün sadece kişisel değil, aynı zamanda toplumsal bir olgu olduğunun altını çizdi. “Özgürlük sınırsızlık ve ölçüsüzlük demek değildir. Sınırsızlık, bireyi ahlaki ölçüden uzaklaştırır ve başıboş bir girdaba sürükler, kimliksizleştirir ve aidiyet duygusunu aşındırır. Oysa insan ancak sınırları içinde kim olduğunu, nereye ait olduğunu ve nasıl bir yol izlemek istediğini özgürce keşfedebilir.” diyen Tekin, bireyin sınırlarının onun kimliğinin ve özgürlüğünü muhafaza ettiğini de sözlerine ekledi.
Millî Eğitim Bakanımızın konuşmasının ardından, Çöl Üçlemesi adını verdiği film serisiyle ve kazandığı ulusal uluslararası birçok ödülle tanınan Nacer Khemir, "Sanatın Engel Tanımayan Sınırları" başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi. Sanatı güzellik bağlamında değerlendiren Khemir, “Benim için yaşamın özü aslında güzelliktir. Özgürlüğün kaynağına bu şekilde varılabilir.” dedi. Sınır eğitiminin çocuk yaşta verilmesi gerektiğini vurgulayan usta yönetmen, “Çocuklar, genç bir ağaç. Ancak yapay ışıkla doğal ışığın farkını bilmiyorlar. Onlara bu keşfi yapabilecekleri eğitimi vermeliyiz. Sonrasında yapay ışığın peşinden koşmayacaklardır.” diyerek konuşmasını tamamladı.
Sonrasında psikiyatrist, yazar ve toplumun dinamiklerine dair derin analizleriyle tanınan Prof. Dr. Kemal Sayar, “Yaşam Serüveninde Özgürlük Sanrısı ve Sınırlar” adlı konuşmasını yaptı.
Özgürlük ve sınırların yaşamımızdaki yerini sorgulayan Prof. Dr. Kemal Sayar, “Hayatta sınırlarımızı iyi belirleyebilirsek o sınırlar bizi ihlallerden korur.” diyerek sözlerine başladı. Sayar, konuşmasında, özgürlüğün sorumlulukla birlikte anlam kazandığını ve bireyin, hem kendine hem de başkalarına karşı sınırlarını gözeterek özgürleşebileceğini vurguladı.
Prof. Dr. Kemal Sayar’ın konuşmasının ardından, teknoloji ve eğitim arasındaki dinamikler farklı yönleriyle ele alındı. Doç. Dr. Otrar, teknolojinin eğitimdeki potansiyelini vurgularken bu dönüşümün beraberinde getirdiği sorumluluklara da dikkat çekti. “Sınırlar, kendimizi tanımladığımız yerlerdir. Sınırlar, kimliklerimizdir.” diyen Otrar, özgürlüğü sınırsızlık olarak tanımlamanın, kişiyi belirsizlik içine soktuğunun altını çizdi. Konuşma sonrası öğrencilerin yönelttiği sorulara yanıt vererek eğitim ve teknolojiye dair farklı bakış açıları sundu.
Eğitimde davranış bilimleri üzerine yaptığı önemli çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Şule Alan, sınır eğitimine henüz küçük yaşta başlanması gerektiğine ve bu noktada ebeveynlerle birlikte öğretmenlerin rol modelliğine ihtiyaç duyulduğundan bahsetti. “Çocuğa sınır koyduğunuzda, ekrandan uzak tuttuğunuzda sizin de ekrandan uzak durmanız gerekiyor. Öğretmenin de okuyor olması lazım, öğretmenin de yazıyor olması lazım.” İfadeleriyle bu konu özelinde tutarlı bir yaklaşım sergilenmesinin gerekliliğini belirtti.
Sınırların, bireylerin ve toplumların aidiyet duygusunu şekillendiren önemli bir faktör olduğunu söyleyen Prof. Dr. Dursun Ali Tökel; millî, dini ve kurumsal aidiyetlerin yaşamlarımızdaki yerini ve onların kimliklerimiz, ilişkilerimizi nasıl derinden etkilediğini vurguladı. “İnsanın hür olması için kurtulması gereken ilk şey kendisidir. İnsan, kendisini kendisinden kurtarmadığı müddetçe özgür değildir.” diyerek sözlerine son verdi.
Zirveye verilen ara sonrasında eş zamanlı olarak gerçekleştirilen 56 çalıştaya katılımcılar yoğun ilgi gösterdi. Prof. Dr. Zeki Bayraktar, eğitimci yazar Orhan Gazi Gökçe, yazar Fatma Bayram, Çiğdem Tavkul, İpek Coşkun Armağan ve yazar Yıldız Kulkul’un da aralarında bulunduğu isimler önderliğinde gerçekleştirilen çalıştaylarda katılımcılar, sınıf ortamında geliştirebilecekleri alanlar üzerine paylaşımda ve uygulamalarda bulundular.
Verilen aranın ardından "Dijital Görgü ve Sınırlar: Yapay Zekâ Çağında İletişimin Sınırları Nasıl Belirlenmeli?" başlıklı konuşmasını yapan Prof. Dr. Nabi Avcı, dijital dünyada iletişimin sınırlarını ve etik meselelerin nasıl ele alınması gerektiğini anlatarak dijital ortamda ilişkiler, bireysel sınırlar ve teknolojinin iletişime etkisi hakkında önemli bir perspektif sundu.
Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu ise yaptığı konuşmasında vücudumuzun içindeki karar mekanizmalarının çizdiği sınırlar üzerinde durdu. Konuşmasını zihin ekseninde şekillendiren Hanoğlu, “Ben ortaya çıkmadan, salt zihin bilinçsizdir.” sözleriyle zihnin ve benliğin ayrılmaz bir bütün oluşturduğuna dikkat çekti.
Zirvenin sonunda gerçekleştirilen panelde, farklı alanlarda önemli başarılara imza atmış değerli isimler konuşmacı olarak yer aldı. Afrika’daki sosyal sorumluluk projeleriyle tanınan Sevde Sevan Usak; birçok uluslararası ödül kazanmış, çok sayıda sektörde proje danışmanlığı yapmış Mehmet Yücel Atış; Türkiye adına ilk olimpiyat kotası alan ve dünya şampiyonalarında madalyalar kazanmış olan Hakan Akkaya; Türk mutfak sanatlarının önde gelen isimlerinden olan Ramazan Bingöl ve akademik çalışmalarıyla ön plana çıkan Doç. Dr. Gül Esra Atalay oldu. Panelistler sınırların farklı yönlerini, iletişimin, toplumsal yapının ve bireysel sınırların nasıl şekillendiğini ve özgürleştiğini farklı disiplinlerle ele aldılar. Her biri, “Özgürleştiren Sınırlar” konusundaki düşüncelerini katılımcılarla paylaştılar.
Zirve sonunda, Türkiye genelinde öğretmenlerin yenilikçi projelerini ödüllendiren Eğitimde 1 Adım Ötesi Öğretmen Ödülleri sahiplerini buldu. Ödül kazanan öğretmenler, yenilikçi projelerini sergileyerek diğer eğitimcilerle bilgi ve deneyimlerini paylaştılar. Birincilik ödülünü Faruk Gülşen "Deneyimini Paylaş" projesiyle, ikincilik ödülünü Melek Kılıç "Dijital Okuma Köprüsü" projesiyle, üçüncülük ödülünü ise İbrahim Yıldırım "Matematik Her Yerde" projesiyle kazandı. Ayrıca, dereceye giren yedi proje sahibi de mansiyon ödülüne layık görüldü. Eğitim 1 Adım Ötesi Öğretmen Ödülleri, eğitimde yeni yaklaşımların yaygınlaşmasına öncülük ediyor ve geleceğe dair güçlü bir motivasyon oluşturmayı amaçlıyor. Bu yıl ilki düzenlenen Eğitimde 1 Adım Ötesi Öğretmen Ödülleri’nin gelenekselleştirilerek her yıl düzenlenmesi planlanıyor.